Marka; bir işletmenin mal veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal veya hizmetlerden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla her türlü işaretlerdir. Özetle, bir markanın amacı diğer işletmelerden ayrılmasını sağlamaktır. İşletmeler markalarının 3. kişiler tarafından haksız kazanç elde edilmesi amacıyla kullanımını engellemek için markalarını tescil ettirirler. Bu durum özellikle ekonomik değeri ve tanınırlığı yüksek markalar için önemli bir durumdur. Tescil ettirilen markalar ‘’ülkesellik prensibi’’ gereğince tescil ettirildikleri ülkelerde korunurlar. Sınai Mülkiyet Kanunu’nda adı geçen Paris Anlaşması’na tescil edilen markalar ülkesellik prensibinin istisnasını oluşturur. Markanın tanınmışlığı arttıkça bu koruma alanı da artar. Tanınmış marka kavramının tanımı ve kriterleri ne 556 Sayılı KHK’de ne de taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda gösterilmemiştir. Konuyla ilgili tanım doktrin ve mahkeme içtihatlarınca belirlenmeye çalışılmıştır. 13.03.1998 gün ve 5647/1704 sayılı bir kararda “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman aynımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” şeklinde bir tanımlama getirmiştir. Bu kriterlere sahip markalar sıradan markalara göre sadece tescil edildiği sınıf kapsamında korumadan değil daha geniş bir alanda korumadan yararlanırlar.
Fikri Mülkiyet Dünya Örgütü markanın tanınırlığı ile ilgili yapılacak incelemede; ilgili sektörde markanın tanınma derecesi; markanın süre, yaygınlık, coğrafi alan itibarıyla her türlü kullanımı; markayla ilgili yapılan reklâmlar, tanıtımlar, markanın tescillleri ve tescil başvuruları, marka haklarında yapılan yaptırımlar yani markanın korunması için açılan davalar veya markanın benzerini tescil teşebbüslerine karşı yapılan itirazlar, yetkili makamlar tarafından markanın tanınmış marka olarak kabulü, markanın ekonomik değeri gibi unsurlara dikkat edilebileceğini belirtmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas Numarası: 2013/11-656
Karar Numarası: 2014/427
Karar Tarihi: 02.04.2014
Davacı şirket ‘’derby’’ ibareli markanın tıraş bıçağı üreten, davalı ise ‘’derbytecht’’ ibaresiyle testere, zımpara makinesi, keski makinesi, motorlu çim biçme makinesi, ziraat aletleri ve makineleri, makine veya motorla çekilen ziraat aletleri, ziraat makineleri” üreten bir şirkettir. Davacı gerekçe olarak, ‘’derby’’ markasıyla ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, tanınmışlık düzeyi sebebiyle de davalı şirket tarafından marka farklı ürünlerde kullanılacak olsa bile ‘’derby’’markasının itibarının zedeleneceğini, tüketicileri yanıltacağını söyleyerek bu ibareyle tescil edilmemesini talep etmiştir. Yargıtay bu durumun ‘’haksız yarar’’ sağlamak için yeterli olmadığını öne sürerek, ‘’tanınmış markanın farklı grup mal ve hizmetler üzerinde kullanılması sebebiyle söz konusu mal veya hizmetlerin ortalama tüketicinin bu markayla tanınmış marka arasında bir bağlantı kurması ve bu bağlantının yaratacağı olumlu izlenim ve çağrışımla satın alma tercihlerine yön verilmesi suretiyle tanınmış markadan haksız yararlanma sonucuna yol açılması gereklidir.’’ şeklinde karar vermiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2003/6065
Karar Numarası: 2004/948
Karar Tarihi: 09.02.2004
Davacı şirket adına “BEKO” ibareli markanın birçok sınıf için tescilli olduğu gibi, davacının markasının tanınmış marka olduğu, davalının ise “BİKO” ibaresini farklı bir sınıfı kapsayan hizmetler için tescil ettirdiği, her iki markanın ses olarak benzer oldukları, davacının “BEKO” markasının tanınmış marka olup, tanınmış markaların farklı mal ve hizmetler için de korunacağı, davalı şirketin “BEKO”nun tanınmışlık düzeyinden yararlanarak haksız kazanç elde edeceğinin açık olduğu gerekçeleriyle, davanın kabulü ile davalı TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 25.03.2002 gün ve M-635 sayılı kararının iptaline, davalı şirkete ait hizmet markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası:2009/10326
Karar Numarası: 2011/9106
Karar Tarihi: 20.07.2011
Davacı, uzun yıllardır kullandığı ve tanınmışlık vasfını taşıyan, TPE tarafından tanınmış marka olduğu tescil olunan DİDO birkaç sınıfta tescilli markaya sahiptir. Davacı, haksız yarar sağlayabilecek farklı sınıfta bulunan hizmetleri içeren davalı DİDO BİSTRO ibareli marka başvurusu yaptığını, TPE YİDK’nun kararı ile davalı markanın iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzer bulunmadığı, davacı ile davalının hedef kitlelerinin farklı olması sebebiyle başvuru ret edilmiştir. Mahkemece, davacının DİDO ibareli markalarının tanınmış marka olduğu, “DİDO” sözcüğünün sunulan ürünlerin vasıflarına uzak, ayırt ediciliği yüksek ibare olduğu, davalı başvurusunun, DİDO sözcüğünün asıl ve ayırt edici unsur olduğu, BİSTRO ibaresinin zaten sektörde sık kullanılan bir kelime olduğu, bu sebeple her iki ürünü markayı farklı zamanlarda gören ortalama yararlanıcı ve alıcıların işaret ile markayı her zaman birbirinden ayırt etmesinin olanaksız bulunduğu, DİDO işaretinin hayvan bakım evleri hizmetleri ile ilgili olarak kullanıldığını gören ve davacının ürettiği çikolata ve benzeri ürünlerden yararlananların kafasında hoş olmayan çağrışımların doğabileceği; bu meyanda davacıya ait markanın, davalı tarafından birçok mal ve hizmetlerde kullanılmaya başlanması hâlinde mal ve hizmetten yararlanacak olan tüketici, bildiği işletmenin, farklı alanlarda da üretim ve pazarlama yaptığı yahut hizmet sunmaya başladığını düşünmeye başlayacağı, bu şekilde haksız yarar sağlama, itibar ve reklâm gücüne zarar vereceği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına tescil olunan markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
Davacı, “KOTON” markasını tekstil alanında ürettiği emtialar üzerinde meşhur hale getirdiğini, davalının “%100 KOTON KİTAP” ibareli markası için 16 ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerde başvuru yaptığını, markalar arasında iltibas riski olduğunu, tescili halinde davacının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını, davaya konu olan markanın davacının seri markası zannedileceğini ileri sürerek, TPE YİDK kararının iptalini ve davalı markasının sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/3554
Karar Numarası: 2017/5609
Karar Tarihi: 23.10.2017
Davalı şirket, “KOTON” ibaresini 1976 yılından bu yana ticaret unvanında kullandığını, 25. sınıflarda anılan ibareyi 1986 ve 2001 yıllarında tescil ettirdiğini, 2011 yılında basım-yayım alanında ticari faaliyette bulunmaya başlaması nedeniyle dava konusu markayı tescil ettirdiğini, 2011 yılında 41. sınıfta “KOTON” ibareli başka markaları da tescil ettirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalının 16. sınıfta yer alan “basılı evraklar; basılı yayınlar, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar” emtiaları yönünden, başvuru ile davacının markaları arasında ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, diğer kısım emtialar yönünden ise iltibas tehlikesi oluşmadığı, davalı başvurusunun davacının tanınmışlığından haksız yarar sağlayabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hususunun somut olayda gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, anılan emtialar yönünden TPE YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/5707
Karar Numarası: 2018/591
Karar Tarihi: 24.01.2018
Somut uyuşmalıkta, davalı/birleşen davalarda davacının tanınmış markası “KOMİLİ” ibaresinden oluşmakta ve zeytinyağı ve zeytinyağı katkılı mamuller bakımından tanınmış bir marka olmakla birlikte davacı/birleşen davada davalı …. adına tescil başvurusuna konu “KOMİLİ” esas unsurlu markaların tescil kapsamlarının 16. sınıfta yer alan “kağıt, karton (mukavva) ve bunlardan yapılmış ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç) kağıttan mamul havlular, peçeteler, tuvalet kağıtları, mendiller” olduğu ve “KOMİLİ” markasının tanındığı sektör ile başvuruların tescilinin talep edildiği sektörlerin farklı olduğu, bu durumda 556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesindeki ”tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği” şeklinde belirtilen risklerden herhangi birinin somut olayda oluşmayacağı gözetildiğinde asıl davanın kabulü ile davacının tescil başvurusunu davalının itirazları üzerine reddeden 2013-M-5345 sayılı YİDK kararının iptali ile başvuru konusu “KOMİLİ YUVAM” markasının tescil işlemlerinin devamına ve birleşen davaların reddine karar verilmesi gerekirken, eksik ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay’ın içtihatlarında kabul ettiği gibi karışıklık ihtimalinin tüketicilerin hepsinde değil de bir kısmında ortaya çıkması dahi bu riskin varlığını kabul için yeterlidir. Sonuç olarak, tanınmış markaların marka hukukunda ayrı bir yeri vardır. Bu markalar özel olarak korunurlar ve markanın sadece tescil edildiği sınıf için korunacağı, ülkesellik ve hatta bir markanın bir sahibi olur kuralına istisna teşkil ederler.